Halit Ziya Uşaklıgil
Edebiyatçılarımızın arasında baba olmanın acısını
bildiğimiz kadarıyla en çok o yaşadı. Üç çocuğu (Vedide, Sadun, Güzin) küçük
yaşlarda çeşitli hastalıklardan dolayı ölür. Halit Ziya, Sadun için Kırık
Oyuncak’ı, Güzin için Kırık Hayatlar’ı yazmış. 1904 yılında doğan oğlu Vedat,
iyi bir eğitim alır. Almanca, Fransızca ve İngilizce öğrenen Vedat’ın esas
tutkusu müzik ve piyanodur.
İstanbul’da Osmanlı Bankası’nda çalışmaya başlayan Vedat,
birkaç arkadaşıyla bir trio kurup konserler vermeye başlar. Hamdullah Suphi,
onları konser için Ankara’ya çağırır. Vedat Ankara’da büyük amcasının
kendisinden beş yaş büyük kızı Latife’nin yeni evi Çankaya Köşkü’nde kalır. O
akşam Çankaya’da, Mustafa Kemal’in, önce piyano çaldırdığı sonra da İngilizce,
Fransızca, Almanca gazeteler getirtip çeviri yaptırdığı Vedat sınavı geçmiştir.
“Ne işin var bankada, sen Hariciye’ye gel” diyen Atatürk’ün teklifi onun da
hoşuna gider.
Latife Hanım, boşanma kararının ardından İzmir’e dönerken
Çankaya Köşkü’nde kalan Vedat’a telefon açıp “Biz gidiyoruz. Sen de benim
misafirimsin. Kendine başka bir yer bul ya da İstanbul’a dön” der. Vedat
“Babama sormadan karar veremem” diye karşı çıkar. Mektup yazdığı Halit Ziya’nın
cevabı aile içinde bir kırılma yaratacaktır: “Sen onun değil, Atatürk’ün
misafirisin.”
Vedat, buhranlı bi gençtir. Eczaneden aldığı ilaçlaral
eve girmiş bir daha evden çıkmamıştır
Sabah kalkmayınca kapısı kırılarak girilen odasında hemen
yanı başında dört adet boş luminal tüpü ve aşık olduğu annesinin kızlık resmine
iliştirilmiş notlar bulunur. Bir not annesine yazılmıştır: “Anacığım acıma,
sevin, korkmuyorum ve rahat konuşuyorum. Seni ve babamı çabuk beklerim. Daha
sonra… Ne rahat.”
Daha zor okunan, muhtemelen ölümüne yakın son bir
gayretle yazdığı diğer not ise onun 33 yıllık belirsiz dramının özeti gibidir:
“Uykudan başka bir şeyler hissetmiyorum. Ne rahat. Hayatta çok bedbaht idim. Bu
bir tesviye çaresi idi. Ölüm ne kolay. Uykum çok. Bütün sevdiklerim Allah’a emanet…”
Bir Acı Hikaye adlı kitabında, Halit Ziya, oğlu Vedat’ı
anlatmaya çok küçük yaşlarından başlıyor. Onun kırılgan ruhunu, inceliğini,
yaşamla kurduğu estetik ilişkiyi, fedakarlığını, özellikle de kardeşi Bülent
ile ilişkisini, kültürünü yetkin bir edebiyatçının kalemiyle aktarıyor.
Kuşkusuz bu kitap büyük bir çığlık, bir şiir, bir ağıt, tanımsız bir acının
ardından…